Sayfa - 511 cüz - 26
48- FETİH SÛRESİ
10. Sana bîat edenler ancak Allaha bîat etmiş olurlar.[2] Allahın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allaha verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.
11. Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allahtan bizim için af dile diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, Ona karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
12. (Ey münafıklar!) Siz aslında, Peygamberin ve inananların bir daha ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz.
13. Kim Allaha ve Peygambere inanmazsa bilsin ki, şüphesiz biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.
14. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allahındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine ceza verir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
15. Savaştan geri bırakılanlar, siz ganimetleri almaya giderken, Bırakın biz de sizinle gelelim diyeceklerdir. Onlar Allahın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle asla gelmeyeceksiniz. Allah, önceden böyle buyurmuştur. Onlar, Bizi kıskanıyorsunuz diyeceklerdir. Hayır, onlar pek az anlarlar.
[2] . Bîat, el tutuşup söz vermek demektir. Âyette, Hudeybiyede müslümanların, Hz. Peygambere bağlılık göstereceklerine, gerektiğinde onunla birlikte savaşacaklarına dair söz vermeleri kastedilmektedir. Bu olay, İslâm tarihinde Beyatur-Rıdvan diye anılır.