Sayfa - 505 cüz - 26
46- AHKÂF SÛRESİ
29. Hani Kuranı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince[3] birbirlerine, Susun! dediler. Kuranın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
30. Dediler ki: Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâdan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.
31. Ey kavmimiz! Allahın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem dolu bir azaptan kurtarsın.
32. Kim Allahın davetçisine uymazsa, yeryüzünde Allahı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allahtan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
33. Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allahın, ölüleri diriltmeye gücünün yeteceğini görmediler mi? Evet şüphesiz O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
34. İnkâr edenlere ateşe sunuldukları gün, Bu gerçek değil miymiş? denir. Onlar, Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş derler. Allah, Öyle ise inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı azabı tadın! der.
35. (Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur. Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helâk edilir.
[3] . Onun huzuruna ifadesindeki o zamiri, okunmakta olan Kuran ya da Hz. Muhammed şeklinde anlaşılmaya müsaittir.